Ana içeriğe atla

William James



William James (d. 11 Ocak 1842, New York – ö. 26 Ağustos 1910, Chocorua, New Hampshire, ABD), psikolojide işlevselcilikhareketinin öngörücüsü, pragmatizmin öncüsü ABD'li filozof ve psikolog.


Psikolojinin İlkeleri psikoloji dünyasında büyük ses getirmiş ve İngilizce’de en çok satan psikoloji metini olmuştur.[4]  Kitabın yayınlanması psikoloji tarihi için büyük bir öneme sahiptir. Binlerce öğrencinin görüşlerini etkilemiş ve birçok çalışmaya ilham kaynağı olmuştur. Ayrıca yapısalcı ABD’de yapısalcı görüşündeki psikologların işlevselcilik ekolüne doğru yönelmesinde neden olmuştur.[3] Kitabın ilk cildi biyolojik temellerle başlamaktadır. Zihinsel işleyişin sinir sistemi faaliyetleri ile oluştuğundan ve benzer tepkilerin oluşumunun ilk oluşumdan sonra daha kolay olduğundan bahsetmektedir. Bu durum alışkanlıkları zihinsel yaşam için önemli bir hale getirmektedir. Birinci cildin kalan kısmı ise psikolojinin konusu ve araştırma metotları ile devam etmektedir. İkinci cilt ise; duyum davranışı, algı, inanç, muhakeme, içgüdü, irade, hipnoz ve psikogenesis konularından oluşmaktadır.[3]  


İçgüdü ve alışkanlıklar

James insan davranışının içgüdü ve alışkanlıklardan etkilendiğini söylemiştir. Arkadaşları ile birlikte insan içgüdüleri için hazırladıkları listede ‘ bir araya gelmek, bir arada bulunmak, birbiri ile kavga etmek’ gibi içgüdülerden bahsetmiştir. Alışkanlıklar ve duygular gibi fenomenler iç güdüler ile etkileşim halindedir ve deneyimlere bağlı olarak iç güdülerde değişimler olabilmektedir.[4]
James için alışkanlıklar belli bir yere kadar özgürlüğümüzü iç güdülerimizden fazla kısıtlamaktadır.[5] Tekrar fiziğin olduğu gibi fizyolojinin de temel öğelerindendir. Sinir sisteminin işleyişi gereği tekrarlanan faaliyetler zamanla daha kolay hale gelmektedir ve daha az dikkat gerektirmektedir.[3] James’e göre öğrenilmiş edimlerin tüm insanlardaki tekrarlanışları toplumu bir arada tutan şeydir.[4] Ancak kötü şartlar içerisinde bulunan insanların durumlarını değiştirememesinin nedeni de alışkanlıklardır. Alışkanlıklardan ‘dönme dolabı’ diye söz etmiştir. Kişilik 30 yaşına kadar insana yerleşir ve sonrasında onlar yürüyen alışkanlık yığınlarıdır.[5]

Bilinç akışı

Wundt'un bilinç anlayışına karşı çıkan James, aynı akıntıya iki kez girmenin olanaksız olduğunu söyleyen Yunan filozof Herakleitos'a göndermede bulunarak, bilincin durmayan sürekli hareket halinde olan bir şey olduğunu söylemiştir.[4] Bilinç yerinde durmayan, yeni durumlarla karşılaşıp yeni bölgelere geçen bir ırmak gibidir.  Süreklidir ve parçalara ayrılamaz. Zaman ve alanda bir bütün halindedir.[5] Wund’un içebakış yöntemine karşı çıkma nedeni de budur;  bilinçli düşünce sürekli bir akış halinde olduğu için durdurulamaz ve yapısına zarar verilmeden çözümlenemez.[4]

Benlik kavramı

William James’e göre benliğin 3 yönü bulunmaktadır. Benliğin 3 yönü; a) Maddesel Benlik, b)Sosyal Benlik, c)Ruhsal Benlik'tir. Maddesel benlik kişinin kendisine ait olan, sahip olduğu her şeydir. Bedeni,  kıyafetleri, ailesi, arabası, banka hesabı gibi. Buradaki vurgu kişinin başkaları ile ve maddesel şeylerle özdeşleşmiş olmasıdır. Özdeşleştiği şey değişime uğrarsa kişinin benliği de değişim yaşar. Örneğin sahip olduğumuz ailemizi kaybettik, bu durumdan benliğimizde etkilenir ve ailevi benliğimizin de yok olduğunu söyleyebiliriz.Sosyal benlik içinse James, kişilerin kendi sosyal yaşamları içinde bulundukları ortama, konuma, statüye göre birtakım maskeler kullanmakta olduğumuzu söylemektedir. Örneğin; aile benliğimiz, dernek benliğimiz, arkadaş benliğimiz. Kişiler bulundukları ortamlardaki üstlendikleri roller içinde tutarlı davranışlar sergilemektedir ancak  birbirlerini farklı bir otamda tanıyan kişiler başka ortamda birbirlerini izlediklerinde farklı sosyal benlik içerisinde olduğunu görünce şaşırabilirler. Bunun nedeni bizi daha önce farklı bir benlikle tanımış olmalarıdır.James ruhsal benliğimizin ise çok subjektif olduğunu ve bizim kendimizi nasıl değerlendirdiğimizde ve nasıl agıladığımızda belirleyici olduğunu söyler. Yeteneklerimizi, ilgilerimizi, görüşlerimizi, tutumlarımızı kendi içimizde kişisel olarak değerlendirme biçimimiz ruhsal benliğimizin içine girmektedir.Benliğin bu üç yönü ‘Deneyimci Benlik’ adı verilen bir bütünü oluştururlar.[5]

Benlik saygısı

James, benliğin doğası ile ilgili çalışırken benlik saygısı kavramını da gündeme getirmiştir. Bu konuda bir formül geliştirmiştir ve bu formül kişilik değerlendirmeleri konusunda geliştirilen ilk formüllerden biridir. Bu formül:
Başarı / İstekler = Benlik Saygısı
James bu formülle kişinin belik saygısı üzerinde ne isteklerin ne başarının ne de amaçların tek başına etkili olmadığını göstermek istemiştir. Benlik saygısını, insanın kendisiyle barışık olma durumu, isteklerini gerçekleştirebilmesi yani başarılarının isteklerine oranı etkilemektedir. Örneğin; dünyanın en ünlü ressamı olma gibi bir isteğiniz vardı ve siz şu anda küçük bir okulda herhangi resim öğretmeninden biri oldunuz. Bu durum sizin kendine olan saygınızı etkiler ve benlik saygınızı düşürebilir. James’in bu formülüne göre mutlu olan kişi; hayata bakış açısı daha gerçekçi olan, ortalama bir başarıda dahi kendilerine pay çıkarıp kendilerini değerli gören kişiler olacaktır.[5]

Özgür irade[değiştir | kaynağı değiştir]

William James gençliğinde bir bunalım geçirmiştir. Günümüzde ‘varoluş krizi’ denilmektedir. Bu dönemde bilimsel yönünü, bilimsel bakış açısını, kendi üzerinde bir yük olarak görmeye başlamıştır. Yaptığı çalışmalar onu insan doğasına ilişkin bir takım sonuçlara inandırmıştır. İnsanın bir neden sonuç ilkeleri içerisinde var olan karmaşık bir makine olduğuna inanmıştır.Bu düşünceler onu intihar etme düşüncesine, nevrotik semptomlar geliştirmeye itmiştir.[5]
James, filozof Charles Renouvier’in özgür irade üzerine yazdığı birkaç makaleyi okumuştur ve bu okumalardan sonra özgür iradenin varlığına inanmaya başlamıştır. Böylece özgür iradeye güvenerek ve kendi iradesini kullanarak kendi kendini iyileştirebileceğini düşünmeye başlamıştır. Bir nebzede olsa bu sayede kendini iyileştirmeyi başarmıştır.[3]
James’in bu öyküsü onun yaşadığı objektif ve subjektif bakış açıları arasındaki çatışmayı yansıtmaktadır. Bilim objektiftir ve dıştan gözlem gerektirir ,insanın kendi yaşamı ise subjektiftir ve içten bakışı gerektirmektedir.James özgür irade yaklaşımını benimsemiştir ancak bu yaklaşım bilimsel bir yaklaşım değildir ve James psikolojinin bir bilim olarak iradenin özgürlüğüne dair sorulara cevap üretemeyeceğini de belirtmiştir. Bu  metafizik bir sorudur ve metafiziki sorular bilimsel araştırmalarla yanıtlanamamaz. James’e göre, eğer bilimsel psikoloji, davranışın, kalıtımsal özelliklere, iç güdülere veya alışkanlıklara bağlanabileceğini savunuyorsa; bu durum metafizik sorulara ilişmediği sürece geçerlidir.[5]

James Lange Kuramı

Ormanda bir ayı gördüğümüzde sağduyumuza göre korktuğumuz için koşarak kaçarız. James ise sağduyunun böyle bir yorumlamasını doğru bulmamıştır. Ona göre korktuğumuz için değil, kaçtığımız için korkarız. Yani, bu süreç tersinedir. Aynı kuram, James’ten bağımsız olarak, Carl Lange isimli Danimarkalı bir fizyolog tarafından da ortaya atıldığı için ‘’James Lange kuramı’’ adını almıştır. Her ikisinin de öne sürdükleri şey, davranışın, duyguları belirlediğidir. Yani kişi, davranışı yönünde duygular içinde bulunur. Bu görüşü vurgulayan, pek çok örnek verebiliriz. Sabahları kalkınca, yavaş yavaş ona kadar sayıp aynada kendimize tebessüm ederiz, bütün gün neşeli olacağımızı söyleyenlerle karşılaşmışızdır. Oscar Hemmerstein, anılarında, korktuğu zamanlar, neşeli bir melodiyi mırıldandığını ve korkusunun bir süre sonra geçtiğini söylemiştir. İngilizlerin bir atasözü ise *Cesur gibi davran, kendini cesur hissedesin* şeklindedir.
James-Lange kuramı, ‘duygular’ üzerinde geniş araştırmalara yol açmıştır. Duygular konusundaki çağdaş kuramlar ise, James Lange kuramından daha karmaşıktır. Hatta, bu kuramın her zaman doğru olmadığını da söyleyebiliriz. Buna rağmen, duygusal durumların oluşturulmasında, davranışın rolü önemlidir.[5]



James, sadece eylemlerin sonuçlarını baz alan pragmatizm olarak bilinen yöntemin kuramını 1898’de California Üniversitesi’nde, bir filozof olarak felsefi bir şekilde, olaylar ve hayatımızdaki sonuçlarını anlattığı bir konferans gerçekleştirdi.Ona göre pragmatizmde önemli olan ilkler değildir, sonuçlardır. O felsefenin ‘nesne nedir’ sorusunu sormasını kabul etmiyordu. Halbuki, pragmatizm, ’sonuçlar nelerdir?’ diye sormalıdır. Oysaki James, hayatı birebir ilgilendiren somut şeyleri, nesneleri önemsemiştir. Ona göre, dünya hiçbir şekilde henüz tamamlanmış değildir ve sürekli bir oluş içerisindedir. James’e göre, dünya hakkındaki herhangi bir teori, insanla ilgili çalışmalarda kesin sonuçlar barındırıyorsa bu teori kabul edilmemelidir.Bu şekildeki bir teoriyi dogmatik olarak kabul edebilirsiniz. James bu görüşe katılmaz aksine pragmatizmin dogmatik olmadığını savunur. O, sadece yaşamı ön plana alır. James'in ilgilendiği bir diğer konu ise bilgi teorisidir. Bu teoride James hedef olarak kendisine sonucu alır.Yaşamdaki birçok şeyin ve alanın kesin olmadığını savunur. James anlamlılığı yararlılıkla ilişkilendirmiştir.Bu yararlılık sadece insanın maddi gereksinimlerini içermemektedir.O, dinin metafizikliğini bilmediğini söylese de dini yararlı olarak kabul eder. James pratiği ve uygulamayı teorinin önüne koyar yani daha mühim olduğunu düşünür.Pratiği olan şeyi gerçek olarak kabul eder.

Yorumlar